25 Şubat 2013 Pazartesi

Elif Şafak / Aşk



 Kitapla ilgili yorumumu yapmadan önce Elif Şafak'ın kendi resmi sitesinden ulaşabileceğiniz etkileyici biyografisini paylaşmak istiyorum.
  
   Biyografisi

1997'den beri sekizi roman olmak üzere 12 eser veren Elif Şafak'ın, 2009 yılında yayımlanan Aşk adlı romanı Türk edebiyat tarihinin en kısa sürede en çok satan edebi eseri olmuştur. 2010 yılında TED Global'deki konuşması internet üzerinden yaklaşık 1,5 milyon kişi tarafından dinlenmiştir. Twitter'da bir milyona yakın takipçisi vardır.
Eserleri otuz dile çevrilen Elif Şafak'ın romanları, Viking, Penguin, Rizzoli ve Phebus gibi dünyanın en önemli yayınevleri tarafından yayımlanmaktadır. 2010 yılında Fransa'nın en prestijli ödüllerinden Sanat ve Edebiyat Şövalyesi nişanına layık görülmüştür.
Strasbourg doğumlu Elif Şafak, çocukluğunu ve gençliğini Ankara, Madrid, Amman, Köln, İstanbul, Boston, Michigan ve Arizona'da geçirdi. ODTÜ Uluslararası İlişkiler Bölümü'nü bitirdi, yüksek lisansını aynı üniversitede Kadın Çalışmaları Bölümü'nde, doktorasını ise siyasetbilimi alanında tamamladı.
İlk romanı Pinhan ile 1998 Mevlânâ Büyük Ödülü'nü alan Şafak, 1999 yılında Şehrin Aynaları ve 2000 yılında Türkiye Yazarlar Birliği Ödülü'nü kazandığı Mahrem adlı romanlarını yayımladı. Ardından geniş bir okur kitlesine ulaşan Bit Palas ve İngilizce kaleme aldığıAraf ile adından söz ettiren Şafak, 2006 yılında senenin en çok okunan kitabı Baba ve Piç'i yayımladı. Ardından aylarca satış listelerinden inmeyen ilk otobiyografik kitabı Siyah Süt'ü yazdı. Son romanı İskender 2011'de yayımlandı.
Med-Cezir (2005), Firarperest (2010) ve Şemspare (2012) kadınlık, kimlik, kültürel bölünme, dil ve edebiyat konulu köşe yazılarının bir araya getirildiği eserlerdir. Katkıda bulunduğu başlıca gazetelerHabertürkThe GuardianThe New York Times'tır.
Yazarın aldığı diğer ödüllerine web sitesinden ulaşabilirsiniz.





   Evet sizinde en az benim kadar etkilendiğinizi farz ediyorum.Şimdi kitapla ilgili yorumuma gelirsek.Gerçekten bayıldım.Tekrar tekrar okunacak bir kitap.Her sayfasında sizi düşündürüyor.Bu yüzden kitabı birden yalayıp yutmak yerine yudum yudum okumanızı tavsiye ederim :)Akıcı ve anlaşılırdı.Bu yüzden okurken sıkılmayacağınız bir kitap. Kitabını diğer kitaplarıyla karşılaştırmak isterdim ama şimdilik sadece bu kitabını okudum.Şimdilik diyorum çünkü eğer diğer kitapları da en az bu romanı kadar güzelse okumak için sabırsızlanıyorum.
  Kitabın konusu Mevlana ve Tebriz-i Şems'in arasında geçen konuşmaları anlatıyor.Aslında pek konuşma diyemem daha çok Tebriz-i Şems'in Mevlana'ya dine farklı bir bakış açısıyla bakmasına yardım etmesini anlatıyor.
   
                                                    İyi Okumalar!

   
  


24 Şubat 2013 Pazar

Markus Zusak : Hiç Kimse Sıradan Değildir



   Kitabın çok sade bir anlatımı vardı.Bu yüzden okurken hiç zorlanmadım. Kitabı okumaya başlamamla bitirmem bir oldu.
     
Arka Kapak Yazısı

"19 yaşındayım, taksi şoförüyüm. Sadece bu işe yarıyorum, bir de arkadaşlarımla kâğıt oynamaya. Başka hiçbir uğraşım, isteğim, hedefim yok. Bir ev arkadaşım var, adı Kapıcı. Kendisi aynı zamanda köpeğim olur ve karşılıklı kahve içmekten büyük keyif alırız. Kısacası sıradanlığın mihenk taşıyım ve bundan şikâyetçi değilim. Ama bir gün posta kutumda bulduğum iskambil kartının, çerçevedeki bu resmi değiştireceğini nereden bilebilirdim ki? "Hiç" oluşum, kimliği belirsiz birini rahatsız etmişe benziyor ve belli ki benimle oyun oynamak istiyor. Neden sorusunun cevabı aslında çok basit: umursamak için.
Peki o halde, oyuna hazırım!"

   Kitabın konusunu arka kapağında yazılandan daha iyi anlatabileceğimi sanmıyorum.Zaten küçük bir ayrıntı vermek bile kitabın büyüsünü bozabilir.
    Kitabı gerçekten çok beğendim.Her insanın istediği sürece diğer insanlara yardım edebileceğini ve hayatlarına bir farklılık katabileceğini anlatan mükemmel bir kitap.

Not:Kitapta Ed ve köpeği arasında geçen hayali diyaloglar çok eğlenceliydi.

    
                                                              İyi Okumalar! 







16 Şubat 2013 Cumartesi

Ally Carter : Gallagher Akademisi

                   

                                                


İlk Kitabın Kapak Yazısı

"Bir dahi olabilirdim, ama gerçekleri gören Joshtı. Bir süre, başka bir hayata ihtiyaç duymuştum; geçici bir süreliğine normal bir hayata. Asıl sorun, benim için önemli olan birinin incinmiş gözlerine bakmak ve ona, onu hiçbir zaman özgürce sevemeyeceğimi söylemekti. Çünkü… söyleseydim onu öldürmek zorunda kalırdım." Normal bir yatılı kız okulu görünümünde olan, ama aslında dövüş sanatlarını, şifre çözmeyi öğreten bir ajan okulunun en iyi öğrencilerinden biri kasabadan "normal" birine aşık olur. Bu durumda ne yapılması gerektiğini okulda öğretmiyorlardı…

Yorumum

Tudem yayınlarından çıkan bu seriye BA-YIL-DIM!Zaten seriyi sevmemek mümkün değil.Yani bu seride ne arasanız var ajan,gizli bir örgüt yine ajan :) 

Cammie namı diğer bukalemun onun gibi seçili özel kızlar ile birlikte ajan olmak için Özel Gallagher Akademisi'ne gitmektedir.(Kasabadaki herkes oranın şımarık zengin kızlarının gittiği bir okul zannediyor.).Annesi okulda müdür,babası ise bir görevde ölmüştür.Ama kimse Cammie nasıl ve neden diye  herkese sorsa da kimse bir şey söylemiyor.Bu olay üç kitap boyunca da gizemini koruyor.

Her kitapta olduğu gibi bu kitapta da yine baş karakterin kalbini çelen bir oğlan var.Adı da Zach ve o da bir ajan (Zach karakteriyle ancak ikinci kitapta karşılaşıyorsunuz.).Cammie her ne kadar Josh ve Zack arasında kısa süreli bir kararsızlık yaşasada doğru kararı veriyor diyelim.Baştan söylemek gerekirse ben Zach taraftarıyım.

Kitap gerçekten çok eğlenceli ve akıcıydı.Cammie'nin düşüncelerini okurken gerçekten çok güldüm.Bir yudumluk seri valla alın okuyun. 
Ama her güzel seriye olduğu gibi bu serinin de devam kitaplarını bir türlü çevirmiyorlar.Türkçeye çevrilen son kitaptan beri 1-2 yıl geçti.Devam kitapları çevirmeyeceklerse  başka bir yayın evine versinler ya da verdiler de benim haberim olmayabilir.Her iki türlüde ortada bir şey yok.Artık ne yapalım ingilizce olarak okuyacağım. 

                       
                                Serinin yurt dışındaki bir kapakları






Serinin hayranları kitapların filmi çekilirse  Gallagher Akademisi olarak bu yerin olabileceği gibi önerilerde bulunuyorlar.




Bir dip not : Serinin film haklarının Narnia Günlüklerinin yapımcısı Walden Media tarafından alındığını ve filminin çekileceği söylense de yazar sitesinde bunun doğru olmadığını söyledi.


                                                              İyi Okumalar! 





Jennifer L. Armentrout : Melez Sözleşmeleri / Melez

           

TANITIM

Hematoi ırkı, tanrılarla yaratıkların soyu. İki Hematoi çocuğu Safkan sayılıyor ve tanrısal güçlere sahip oluyor. Hematoilerle ölümlülerin çocukları olan Melezlerde ise bu güçler yok. Bu melezlerin sadece iki seçeneği var: eğitimli birer Avcı olup iblis avlayabilir ya da Safkanların evlerinde kölelik yapabilirler.

Bir Melez olan Alexandria, yaşamını tuvalet temizleyerek geçirmek yerine tehlikeye atmaya razı ama bunu da yüzüne gözüne bulaştırabilir. Avcılık öğrencilerinin uyması gereken belli kurallar var. Alex'in bu kuralların hepsiyle başı dertte ama en fazla birinci kural onun için büyük sorun: Safkanlarla Melezler arasında ilişki yasak.

Ne yazık ki Alex, Safkan Aiden'a çok fena âşık. Ancak bu aşk onun tek büyük sorunu değil; daha büyük bir sorun, okuldan mezun olana kadar hayatta kalmak ve bir Avcı olmak. Görevinde başarısızlığa uğrarsa ölümden ya da kölelikten de kötü bir son onu bekliyor: bir iblise dönüşmek ve Aiden'ın avı olmak.

Daha korkunç bir şey düşünülebilir mi?

Melez, Yunan Mitolojisine bambaşka bir bakış açısı kazandırıp dünyada büyük yankı uyandıran Melez Sözleşmeleri serisinin ilk kitabıdır.


YORUMUM

*Spoiler vardır.

    Melez Sözleşmeleri ilk çıktığı zaman konusundan çok kapağı ilgimi çekmişti.O zamanlar okuyacağım başka kitaplar var diye almamıştım.Şimdi bu yüzden çok pişmanım.

    Obsidiyen'i okuduktan sonra bu serininde güzel olacağını düşünerek aldım.Ama birde ne göreyim (daha doğrusu okuyayım) Vampir Akademisine bu kadar mı benzer dedim.Birkaç örnek vermek gerekirse MS'de iblisler safkanlardan "eter" denilen bir çeşit maddeyi emerek besleniyor.Aynı zamanda bir safkanın iblis olabilmesi içinde yine bir safkanın "eter" denilen maddeyi içmesi gerekiyor(bkz. strigoiler).Aiden ve Alex ilişkisi = Rose ve Dimitri ilişkisi vb. birçok  özellik gözüme çarptı.Bu yüzden başlarda kitaptan biraz soğudum.

Ama ne demişler Sezar'ın hakkı Sezar'a.Yazar yine kurgusuyla ve de sürüklüyeci anlatımı ile kendini belli ediyor (aynı zamanda çevirmeni de bu konuda tebrik ederim.).Kitap Apollyon olma olayı ile VA serisinden kendini ayırmış oluyor.Ayrıca MS'de Seth var.Sırf onun için okuyabilirim (sanırım bu yorumumla da tarafımı belli etmiş oldum.Team Seth!)Apollyon nedir?Kimlerde görülür?Yan etkisi var mıdır? gibi sorularınız olabilir.Cevaplarını vermekten büyük bir zevk duyarak söylüyorum.Apollyon safkan ya da melezlerde (maalesef insanlarda olmuyor) görülen bir çeşit onların süper kahramanı olan kişi.Evet tekil kullandım çünkü sadece bir kişi olabiliyor.Ama arada bir istisna olmuyor da değil (bkz. Alex).Apolloyon olanlar beş elementi de kontrol edebiliyorlar.Oysaki bir safkan dört elementten sadece birini kontrol edebiliyor.Aynı zamanda çok hızlı ve güçlüler.Yan etki olarak da sanırım büyük bir ego diyebiliriz.

Alex'i gerçekten sevdim.Neden bilmem ama her zaman bu tip kız/kadın karakterler benim için hep ayrı bir yere sahip olmuştur.Safkan'ı okumak için sabırsızlanıyorum ama serinin üçüncü kitabı Deity namı diğer Tanrı'nın çıkmasını bekliyorum.İkisini birden okumak daha mantıklı gözüktü.

Not:Üçüncü kitap mart ayında çıkacak.


                                                                   Sevgilerle,
Kitap Gezgini

14 Şubat 2013 Perşembe

Kara Mürekkep Günceleri : Cehennem Taşı


                                                            


Arka Kapak Yazısı

Geceden Korkmamızın Bir Nedeni Var...

Savannah'nın en alışılmadık dövme sanatçısı, Riley Poe için yeraltı dünyası bir hayli tanıdık. Çünkü her gün o uçurumun tam kenarında yaşıyor ve çalışıyor. Şimdi ise neredeyse aşağı atlamak üzere. 

Riley, erkek kardeşi yüzlerce yıllık günahkâr bir vampir tarikatı tarafından ele geçirildiğinde gölgeler ve kandan bir dünya ile orada var olanları keşfeder.

İşbirlikçisi ise Eli Dupre adında yakışıklı bir vampirdir. Eli Riley'nin güzelliğinden de en az onun eşsiz kanı kadar etkilenmiştir. Daha da kötüsü Riley'nin kanını çekici bulan sadece Eli değil, başkaları da var.

Riley, erkek kardeşini mutlak ölümsüzlükten kurtarmak için hayal bile edemeyeceği tehlikelerle, kana susamış acımasız düşmanlarla, sonu gelmeyen ve karşısına çıkan her şeyi silip süpüren şeytani bir açlıkla yüzleşmek zorunda.


Yorumum


Açıkçası hayal kırıklığına uğradım.Kitabın arka kapağını okuduğum zaman daha  
çok aşağıdaki gibi sahneler gözümde canlanmıştı.

Ama ne ile karşılaştım.Bunun tam tersiyle.Son 20 sayfaya kadar heyecanlı hiç bir şey olmadı.

Kitapta kardeşimi nasıl kurtarabilirim düşüncelerinden çok Eli ne kadar çekici,yakışıklı,seksi vb. düşüncelerle kafasını dolduran Riley'i kınadığımı söylemeden de geçemeyeceğim.

Sakın ha bu sözlerimden kardeşine değer vermiyor anlamını çıkarmayın.Çünkü kitapta yakışıklı vampirimizi düşünmediği zamanlarda sık sık kardeşim için her şeyi yaparım diye de belirtiyor.

Riyle'nin bir dövme sanatçı olması onu ne kadar sert bir kız gibi gösterse de aslında yumuşak kalpli birisi.Ve keçi gibi inatçı.Bu özelliği yüzünden başları bir kaç defa derde giriyor.

Şimdi biliyorsunuz ki piyasada bir çok vampir romanı var.Genellikle her kitaptaki vampirin farklı bir özelliği var ama yazar bu kitabında daha geleneksel vampir özellikleri işlemiş.

Hemen iki tanesini söylüyorum.Zihin okuma ve havada süzülme.Açıkçası zihin okuma özelliği tüm vampirlerden alınmalı yani hoş değil ve bu özellik Riley'i sık sık utandırıcı durumlara düşürdüğünü de söylemeliyim.

Daha fazla şey beklediğim bir romandı.Okumazsanız bir şey kaybetmeyeceğinizi düşünüyorum.


Kitaptan küçük bir alıntı
"Saçmaladığına inanıyorum,bu sert dış görünümün altında aslında seni kurtaracak birini istiyorsun"
Odamı boylu boyunca aşıp kapıda durdu,bense hala sessizdim.
"Bu aralar meşgul olmadığım için şanslısın."
 
                                                 İyi Okumalar! 










9 Şubat 2013 Cumartesi

Siobhan Vivian : Benim En İyi Arkadaşım




           Kitap gençler için en iyi kitap ödülünü almış.Konuda fena değildi  o yüzden  hemen aldım.

           Yazar bu kitabında bir gencin kendine güvenmeme sorununu aşması,kimliğini bulmaya çalışması,arkadaşlığın önemi vs. konularına değinmiş.

         Emily 16 yaşında resim yapmayı seven bir kızdır.Yaz tatilinde üniversite öncesi sanat programına katılır.
  
         Bu programda Fiona adlı bir kızla tanışır.Fiona başına buyruk,resim yapmayı seven (annesi de ressam),deli dolu bir kızdır.İlk başlarda pek bir şey olmasa da bir şekilde arkadaş olurlar. 

       Fiona Emily'e gerçek sanatın nasıl bir şey olduğunu göstermek adına galeriler,müzeler olsun hatta sokağa resim çizmek olsun çeşitli şeyler yapar.Emily tabiki de bundan çok etkilenir.Arkdaşlarını hiç biri Fiona gibi değildir ve bu yüzden artık onları beğenmemeye başlar.Fiona gibi davranmaya hatta giyinmeye başlar.Yaşadığı yeri beğenmemeye,en iyi arkadaşıyla ayrılmak,hatta bazı küçük kurallara karşı gelmeye başlar.Bu kısımlarda yok artık Emily bir kendine gel diye içimden çok kızdım.Sanırım o da uyarılarımı duydu ve kitabın sonunda kendine bir çeki  düzen verdi ve işleri yoluna koydu.

Tabi şimdi merak ediyorsunuz (belkide etmiyorsunuz)Emily 16 yaşında,şehre gidip geliyor,sanat programına katılmış ama ortada bir erkek yok mu diye.Tabiki de var.Hatta katıldığı sanat programında çizim öğretmenin asistanı.Adı da Yates ve bilin bakalım ne yapmaktan hoşlanıyor tabiki resim (şok).Bu yüzden Emily ile Yates gayet güzel anlaşıyorlar.Buna rağmen kitapta Yates varla yok arasında.
Aslında kitabın bu yönünü çok beğendim.Çünkü okuduğum kitaplarda sürekli bir erkek arkadaş derdidir gidiyor.Dostluğun önemi ve bizi nasıl etkilediklerini unutur olduk.Yazar da bize bunları çok güzel bir şekilde hatırlatmış.Bu yüzden yazarı tebrik ediyorum.

Bir uyarı da yapmadan geçemeyeceğim eğer  fantastik,heyecanlı,yüksek tempolu kitaplar seviyorsanız bu kitapta biraz sıkılabilirsiniz.

                                                         
                                                              İyi Okumalar!

5 Şubat 2013 Salı

Kristin Hannah

 

 
    Kristin Hannah gerçekten usta bir yazar.Türkçeye çevrilen beş kitabını da okudum ve diğer kitaplarını da merakla bekliyorum.

                                                           

     Her ne kadar bütün kitapları güzel olsa da içlerinden beni en çok etkileyen ve aynı zamanda en sevdiğim "Kış Bahçesi" adlı romanıdır.İlk olarak ondan başlamanızı tavsiye ederim.
  
                                               

Küller Serisi : Gölgeler

       


       Küller sersinin devamı olan "Gölgeler"i bir çırpıda okudum ve üçüncü kitabı için şimdiden sabırsızlanıyorum.Umarım bu seferde  bir yıl beklemeyiz.Çünkü yazar sonunu öyle bir bitirmiş ki bende bir yıl daha  bekleyecek ne sabır ne de kalp var :) 

        Bu kitapta işler iyice kızışıyor ve  üçüncü kitapta okuyacağımız bir savaşın tohumları atılıyor.Sırf bunu düşünmek bile insanı meraktan öldürüyor.

       Kitabın kapağında da yazdığı "Hayatta kalmak için ne kadar ileri gidersin?" sorusunun cevabını da kitapta etkileyici bir biçimde alıyorsunuz.
               
           Küller'in  ilgili hatırladığım son sahne Alex'in değişmişler (Gölgeler de artık onlara Chucky diyorlar)tarafından köşeye sıkıştırılıp hapı yuttuğunu düşünmemdi.Gölgeler de tam bu sahneden başlayarak devam ediyor.Bu yüzden önceki kitap nasıl bitmişti ne olmuştu gibi sorular sormanıza  gerek kalmıyor.
       
        Gölgeler ile ilgili olan en güzel kısım yazarın sadece Alex'e odaklanmayıp en az dört kişinin hikayesine de yer vermesiydi.Bunu yaparak hikayeyi daha ilginç ve zengin kılmıştı.Ve Küller'in aksine bu kitapta çok daha fazla zombi,kan ve vahşet vardı.Üstelik bu bölümleri de gayet ayrıntılı bir biçimde tasvir etmiş.470. sayfada Tom için bir üzüldüm bir üzüldüm anlatamam.O bölümü okuduktan sonra neden Ilsa neden diye bağırdığımı  da itiraf ediyorum :)
  
      Gölgeler'i ya da daha Küller'i okumadıysanız hemen alıp okuyun yani bu seri için tereddüte sakın düşmeyin.


  Not:Hassas bir mideye sahipseniz bu seriyi okumayın!


                                                                        İyi Okumalar!