19 Temmuz 2014 Cumartesi

Megan Shepherd : Kaçığın Kızı

                   The Madman's Daughter (The Madman's Daughter, #1)

TANITIM

Juliet Moreau Londra'da temizlikçi olarak çalışıyor ve hayatını yerle bir eden skandalı düşünmemeye çalışıyordu. Yıllar önce babası, yaptığı korkunç deneyler yüzünden suçlanınca, ortadan kaybolmuştu. Bir gün babasının ölmediğini, çalışmalarına devam ettiğini öğrendi. Böylece, babasının genç asistanı Montgomery ve gizemli kazazede Edward'la birlikte babasını bulacağı adaya doğru yolculuğa çıktı. Juliet, adada korkunç gerçeklerle yüz yüze gelecek; kendi kanında da taşıdığı, babasının dehasının ve deliliğinin sınırlarını keşfedecek…

Dr. Moreau'nun Adası'ndan esinlenen Kaçığın Kızı karanlık ve nefes kesen bir gotik korku romanı.


YORUMUM

     Sanırım okuduğum ilk gotik romandı.Eğer önceden okuduysam da gerçekten hatırlamıyorum :D
                Kitap ile ilgili aklıma gelen şey karanlık ya da grinin tonları diyebilirim.Nedense olanları aklımda siyah beyaz bir şekilde canlandırdım.
              Juliet'in babası çok ünlü bir cerrahtır ama yaptığı bazı "ileri görüşlü" deneyler sonucu meslektaşları tarafından suçlanır ve hapse girmemek için Londra'dan kaçar. Bir süre annesiyle bir şekilde hayatlarını sürdürmeye çalışırlar ama annesi ölür.Babasının bir arkadaşı ona üniversitede temizlikçi olarak iş ayarlar ve orada çalışmaya başlar.
   Bir gün arkadaşlarıyla gizlice üniversiteye girdiklerinde tesadüfen babasının çalışmalarından  birini bulur ve acaba babam hala yaşıyor olabilir mi diye bu ipucunun peşine düşer.
     İpucuların sonunda babasına yöneltilen suçlamalardan önce onlar için çalışan Montgomery ile karşılaşır ve babasının hala yaşadığını,çalışmalarını da bir adada sürdürdüğünü öğrenir. Aynı gün işten de çıkarılınca Montgomery ile babasının yanına gitmeye karar verir ve yola çıkarlar.
      Kitaptaki aşk üçgeninden nefret ettim.Söylediğimin mantıklı bir anlamı var mı ama en nefret ettiğim tipte bir aşk üçgeniydi.
         Juliet'i de pek sevemedim doğrusu.Bunu sebebi de okuduğum onca kick-ass karakterden sonra fazla korkak ve narin buldum.
         Dediğim gibi bu benim ilk gotik romanım sayılır o yüzden karşılaştırma yapamıyorum ama bence yazar gerçekten hakkını vermiş.Üstelik uzun bir zamandan sonra bir kitabın sonu beni gerçekten şaşırttı.
          Devamını (eğer çıkarsa) büyük ihtimalle yine böyle indirime girerse alırım ya da almam.Şahsen beni biraz depresif bir ruh haline soktu o yüzden devamını okumak için pek çaba harcayacağımı düşünmüyorum  :D
       

 -SPOİLER BAŞLANGIÇ-

        Juliet, Montgomery'nin yardımcısı olan Edward'ın ne kadar garip olduğunu gördükten sonra adadaki diğer insanlarında Edward gibi garip olduğunu  fark edip babasını suçlandığı konuyu bilmesine rağmen babası hakkında ısrarla şüphelenmek istememesi bende sinirle iç çekmeme neden olsa da babası olduğu için ona hak vermedim de değil.
        Babası tam bir pislik değil miydi?Gerçekten onu öldürmek istedim.Umarım o yangında ölmüştür ama büyük ihtimalle devam kitapta insanların daha da sinirini bozmak için yaşıyor olacak.
       Montgomery yaratıklara yaptığı ilaçlardan bahsedince aha kesin Juliet de onlardan biri,sonu kendisinin de onlardan biri olmasını anlamasıyla bitecek dedim ki yazar tahminlerimi yerle bir etti ki buna bayıldım.Çünkü böylesi çok daha kolay olurdu ve ne yalan söyleyeyim baya hayal kırıklığına uğrardım.
     En merak ettiğim kısımsa kitabın sonunda  Montgomery'nin Juliet'i tek başına açık denize gönderirken aklından ne geçtiği.Hayır bir fırtına çıksa bir şey olsa ve kız kayıktan düşse ne yapacak?Yüzme bilmiyor,ona yardım edecek kimse de yok ne yapacak bu kız hı?

-SPOİLER BİTİŞ-


    Sevgilerle,
Kitap Gezgini 
              

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder